Dr. Ercan BÜLBÜL
010710
Dr. Ercan BÜLBÜL
Dr. Ercan BÜLBÜL
Ülkemizde gündem o kadar çabuk değişiyor ki yetişmek mümkün değil doğrusu. Bildiğiniz üzere 22-23 Mayıs’ta CHP 33. Olağan kurultayı yapıldı ve daha bunu yeterince konuşup değerlendiremeden malum yardım gemilerine yapılan İsrail saldırısı ve Hatay’ın İskenderun İlçesi’nde Deniz İkmal Birliğine yapılan ve 6 askerimizin şehit olması 7 askerimizin yaralanmasıyla sonuçlanan hain PKK saldırısı gündeme bomba gibi düştü. Ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Bu konuya geçmeden önce 33. Olağan CHP Kurultayı’nda; “Simdi Değişim Zamanı,” “Simdi CHP Zamanı” olan sloganın ilk bolümü gerçekleşmiş olup ikinci bölümünün de gerçekleşeceğine olan inancımı belirtmek istiyorum. Bu arada eski CHP Genel Başkanı Sayın Deniz ******’ın hakkını teslim etmeyi bir görev addediyorum. Türkiye’nin içinden geçtiği çok zor bir dönemde dimdik durarak ****** devrimlerine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarına olan bağlılığını ve mücadelesini sonuna kadar sürdürmüş ve kendisine kurulan adi bir komplo sonucu son derece örnek bir davranışla genel başkanlıktan istifa etmiştir. Ben inanıyorum ki, kendisinin de ifade ettiği gibi bundan sonra konumu ne olursa olsun aynı mücadelesini aynı inanç ve dirayetle sonuna kadar gücü yettiğince sürdürecektir.
CHP de istenen, arzulanan vitrin değişimi herkesi tatmin etmese de, bazı kırgınlıklar olsa da bence anlamlı şekilde yapılmıştır. Ancak değişimin tamamlanması için vitrin değişikliliğin altının doldurulması, beklenen tüzük değişikliği ve demokratikleşme hareketinin de yapılması gerekmektedir. Sloganın ikinci kısmı olan CHP zamanı, bu değişimin ardından kendiliğinden zaten çok yakında, ilk seçimde gerçekleşecektir.
Simdi son günlerdeki asıl gündemimizi oluşturan yardım gemilerine İsrail saldırısını, katliamını irdeleyelim. Basta bu saldırı emrini veren İsrailli yetkilileri şiddetle kınadığımı belirteyim. Bugün İsrail’de yapılan protesto gösterilerden de anlaşılacağı gibi bu olay İsrail halkının tasvip edip onayladığı bir olay değil. Netenyahu hükümetinin uluslararası sularda yaptığı korsanlıktır.
Diğer yandan perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. İsterseniz İsrail devletini kurulusundan bu yana biraz daha yakından tanıyaramaz başlayalım.
İsrail'e modern çağların ilk Yahudi göçü 1881 yılında gerçekleşti.
1896 yılında, Avusturyalı Theodor Herzl in kurduğu Siyonizm akımıyla bu göç düşünsel bir altyapı kazandı.
1904 - 1914 yıllarında, kutsal topraklara 40 bin Yahudi daha göç etti.
1917 yılında, İngiltere, Balfour deklarasyonu ile Yahudilere devlet sözü verdi.
1919 - 1923 yıllarında, 3.göç dalgası oldu.
1920 yılında, Filistin, İngiltere yönetiminde millet cemiyeti mandasına girdi.
1924 - 1929 yıllarında, dördüncü göç dalgasıyla birlikte Arapların tepkileri arttı. Çıkan çatışmalarda her iki taraftan da ölenler oldu.
1933 yılında, Almanya'da Nazilerin yükselişiyle Yahudilere karşı uygulanan politika sonucu Filistin'e çok büyük besinci göç dalgası başladı.
1936 yılında, ilk büyük Arap ayaklanması başladı ve üç yıl surdu.
1939 yılında, İngiltere, Filistin’e Yahudi göçünü kısıtlamak zorunda kaldı, ancak bu her iki tarafı da tatmin etmedi.
Yeterli eğitim almamış Arap kökenli fakir Filistin halkının, iyi eğitim almış, güçlü bir sermayeye sahip Yahudi kökenli grupla bahsetme şansı yoktu. Derken, ikinci dünya savaşının patlak vermesi ve savaşın sonunda Yahudi esir kamplarının ortaya çıkması, Yahudileri bütün dünya gözünde mağdur, yardıma muhtaç bir millet konumuna yükseltti. İkinci dünya savaşı sonunda Filistin’de artık 600 bin Yahudi vardı.
İngiliz yönetimi bölgede kurulacak bir Yahudi devletinin Araplar’ı fazlasıyla kızdıracağını bilse de, kamuoyundan gelen baskıya dayanamadı ve 1947 yılında Filistin’deki egemenlik haklarının bir bölümünden vazgeçip İsrail’in kurulmasına izin verdi.
BM, bölgenin %55'ini Yahudilere, %45'i Araplara vererek iki devlet kurulmasını öngördü. İsrail tarafı kabul etti ancak Arap birliği reddetti. iki taraf arasında çatışmalar başladı.
1948 yılında, İsrail, 14 Mayıs’ta bağımsızlığını ilan etti ve bir yıl sonra da BM üyeliğine kabul edildi. İsrail’i ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye oldu.
Bu tarihten günümüze kadar İsrail ile Araplar arasındaki gerginlik ve çatışmalar süregelmiş ve İsrail’in Filistinlilere uyguladığı zulüm dünyanın gözü önünde halen süregelmektedir. Uzun zamandır Gazze bölgesine uygulanan abluka ve ambargo oradaki halkın en zaruri yaşamsal ihtiyaçlarından mahrum kalmasına sebep olmuştur, olmaya devam etmektedir.
2009 Ocak ayında yapılan Davas zirvesinde başbakanımız oturumu yöneten moderatore birkaç kez One minute dedikten sonra Simon Perez’e donup, ‘sayın Perez benden yaşlısın sesin çok yüksek çıkıyor sesinin çok çıkması da bir suçluluk belirtisidir. Benim sesim sizin kadar yüksek çıkmayacak ama şunları da belirtmeden geçemeyeceğim dedikten sonra kendisine hitaben “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, plajdaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü çok iyi biliyorum, bana tankların üstüne çıkıp Filistin’e girince kendimi çok mutlu addediyorum diyen başbakanlarınız var’ diye belirtmiş akabinde Tevrat in hepimizin bildiği öldürmeyeceksin diyen 6.maddesini hatırlatıp bir daha da Davos a gelmem” diyerek oturumu terk etmişti. Yani başbakanımız İsrail’i ve zihniyetini çok iyi bildiğini kendince ortaya koymuştu. Hal böyle iken o tarihten sonra plajda öldürülen diye bahsi gecen çocukların üzerine atılacak misket bombalarının ve üzerine çıkılarak Filistin’e gidilecek tankların yapımına yardımcı olacağı değerlendirilmeden İsrail’e 2 milyar dolarlık ihale verilmiş, Güneydoğuda mayından arındırılacak verimli bölgenin mayından temizleme karşılığında 49 yıllığına İsrail’e verilmesi planlanmış ancak CHP’nin karşı ve dik durusuyla bu durum engellenmiştir.Türkiye Cumhuriyeti dünyanın 17. büyük ekonomisine, 3.büyük ordusuna sahip tarihi şanlı şerefli zaferlerle dolu büyük ve güçlü bir devlettir. Bütün bunların yanında, gerek bulunduğu coğrafi konum itibariyle ve gerekse kurulusundan beri üzerine oynanan oyunlar nedeniyle içeride ve dışarıda yeterli sorunlara sahiptir ve bu ülkenin başına hiç kimsenin yeni problemler açmaya hakki yoktur. Bu ülke hepimizindir ve bu ülkenin geleceği de hepimizin. Çocuklarımızın geleceğidir.
Bu ülke ve bu ülkeyi yönetenler dostunu düşmanını iyi tanımalı ve buna uygun davranmalıdır. Yüzyıllara dayanan bir imparatorluk tarihi ve bir asıra yaklaşan Cumhuriyet tarihi olan bir millet ve ülkenin her şeyden önce tutarlı ve yerleşik bir ıiş politikasının olması gerekmektedir. İsrail’in günlerce bağıra bağıra durduracağını hatta vuracağını belirtmesine ve İsrail’in bu konudaki sicilinin bilinmesine rağmen iyi organize edilmemiş, kendi başına buyruk ancak Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir organizasyonla insanlara İsrail Ruleti oynattırılmıştır.
Bu olay başımıza geçirilmiş ikinci çuval vakasıdır ve daha önce olduğu gibi yapanların yanına kâr kalmayacaktır. Dünyanın dikkatini Gazze’ye çekmek ve büyük devlet olmak için insanların ölmesi gerekmiyor. Eğer siz gerçekten büyük devletseniz bedeli ne olursa olsun bunu dosta düşmana hissettirirsiniz ve onlarda sizin başınıza çuval geçirmeden önce, geminize saldırıp katliam yapmadan önce başlarını önlerine koyup uzun uzun düşünmek ve bu isten vazgeçmek zorunda kalırlar. Ve ben artik başına çuval geçirilemeyen bir ülkenin vatandaşı olmak istiyorum, aksi halde ne tarih nede bu vatan için kanını akitmiş, canini vermiş ecdadımız bizi asla affetmez.
Bu arada üzülerek belirtmeliyim ki gemi katliamıyla birlikte ayni tarihte kaybettiğimiz 6 şehidimiz ve 7 yaralımız bu olayın gölgesinde kalmış, unutulup gitmiş ve başbakanımız dahil devlet büyükleri tarafından gemide ölen ve yaralanan insanlara gösterilen ilgi ve yakınlığın onda biri şehitlerimize ve ailelerine gösterilmemiştir. O şehitlerimiz ki orada vatani beklemek için kendi insiyatifleri dışında bulunmaktaydılar. Bu vesileyle tekrar şehitlerimize Allah tan rahmet, yakinlarina sabır ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Sağlıkla kalın...
Ülkemizde gündem o kadar çabuk değişiyor ki yetişmek mümkün değil doğrusu. Bildiğiniz üzere 22-23 Mayıs’ta CHP 33. Olağan kurultayı yapıldı ve daha bunu yeterince konuşup değerlendiremeden malum yardım gemilerine yapılan İsrail saldırısı ve Hatay’ın İskenderun İlçesi’nde Deniz İkmal Birliğine yapılan ve 6 askerimizin şehit olması 7 askerimizin yaralanmasıyla sonuçlanan hain PKK saldırısı gündeme bomba gibi düştü. Ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Bu konuya geçmeden önce 33. Olağan CHP Kurultayı’nda; “Simdi Değişim Zamanı,” “Simdi CHP Zamanı” olan sloganın ilk bolümü gerçekleşmiş olup ikinci bölümünün de gerçekleşeceğine olan inancımı belirtmek istiyorum. Bu arada eski CHP Genel Başkanı Sayın Deniz ******’ın hakkını teslim etmeyi bir görev addediyorum. Türkiye’nin içinden geçtiği çok zor bir dönemde dimdik durarak ****** devrimlerine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarına olan bağlılığını ve mücadelesini sonuna kadar sürdürmüş ve kendisine kurulan adi bir komplo sonucu son derece örnek bir davranışla genel başkanlıktan istifa etmiştir. Ben inanıyorum ki, kendisinin de ifade ettiği gibi bundan sonra konumu ne olursa olsun aynı mücadelesini aynı inanç ve dirayetle sonuna kadar gücü yettiğince sürdürecektir.
CHP de istenen, arzulanan vitrin değişimi herkesi tatmin etmese de, bazı kırgınlıklar olsa da bence anlamlı şekilde yapılmıştır. Ancak değişimin tamamlanması için vitrin değişikliliğin altının doldurulması, beklenen tüzük değişikliği ve demokratikleşme hareketinin de yapılması gerekmektedir. Sloganın ikinci kısmı olan CHP zamanı, bu değişimin ardından kendiliğinden zaten çok yakında, ilk seçimde gerçekleşecektir.
Simdi son günlerdeki asıl gündemimizi oluşturan yardım gemilerine İsrail saldırısını, katliamını irdeleyelim. Basta bu saldırı emrini veren İsrailli yetkilileri şiddetle kınadığımı belirteyim. Bugün İsrail’de yapılan protesto gösterilerden de anlaşılacağı gibi bu olay İsrail halkının tasvip edip onayladığı bir olay değil. Netenyahu hükümetinin uluslararası sularda yaptığı korsanlıktır.
Diğer yandan perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. İsterseniz İsrail devletini kurulusundan bu yana biraz daha yakından tanıyaramaz başlayalım.
İsrail'e modern çağların ilk Yahudi göçü 1881 yılında gerçekleşti.
1896 yılında, Avusturyalı Theodor Herzl in kurduğu Siyonizm akımıyla bu göç düşünsel bir altyapı kazandı.
1904 - 1914 yıllarında, kutsal topraklara 40 bin Yahudi daha göç etti.
1917 yılında, İngiltere, Balfour deklarasyonu ile Yahudilere devlet sözü verdi.
1919 - 1923 yıllarında, 3.göç dalgası oldu.
1920 yılında, Filistin, İngiltere yönetiminde millet cemiyeti mandasına girdi.
1924 - 1929 yıllarında, dördüncü göç dalgasıyla birlikte Arapların tepkileri arttı. Çıkan çatışmalarda her iki taraftan da ölenler oldu.
1933 yılında, Almanya'da Nazilerin yükselişiyle Yahudilere karşı uygulanan politika sonucu Filistin'e çok büyük besinci göç dalgası başladı.
1936 yılında, ilk büyük Arap ayaklanması başladı ve üç yıl surdu.
1939 yılında, İngiltere, Filistin’e Yahudi göçünü kısıtlamak zorunda kaldı, ancak bu her iki tarafı da tatmin etmedi.
Yeterli eğitim almamış Arap kökenli fakir Filistin halkının, iyi eğitim almış, güçlü bir sermayeye sahip Yahudi kökenli grupla bahsetme şansı yoktu. Derken, ikinci dünya savaşının patlak vermesi ve savaşın sonunda Yahudi esir kamplarının ortaya çıkması, Yahudileri bütün dünya gözünde mağdur, yardıma muhtaç bir millet konumuna yükseltti. İkinci dünya savaşı sonunda Filistin’de artık 600 bin Yahudi vardı.
İngiliz yönetimi bölgede kurulacak bir Yahudi devletinin Araplar’ı fazlasıyla kızdıracağını bilse de, kamuoyundan gelen baskıya dayanamadı ve 1947 yılında Filistin’deki egemenlik haklarının bir bölümünden vazgeçip İsrail’in kurulmasına izin verdi.
BM, bölgenin %55'ini Yahudilere, %45'i Araplara vererek iki devlet kurulmasını öngördü. İsrail tarafı kabul etti ancak Arap birliği reddetti. iki taraf arasında çatışmalar başladı.
1948 yılında, İsrail, 14 Mayıs’ta bağımsızlığını ilan etti ve bir yıl sonra da BM üyeliğine kabul edildi. İsrail’i ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye oldu.
Bu tarihten günümüze kadar İsrail ile Araplar arasındaki gerginlik ve çatışmalar süregelmiş ve İsrail’in Filistinlilere uyguladığı zulüm dünyanın gözü önünde halen süregelmektedir. Uzun zamandır Gazze bölgesine uygulanan abluka ve ambargo oradaki halkın en zaruri yaşamsal ihtiyaçlarından mahrum kalmasına sebep olmuştur, olmaya devam etmektedir.
2009 Ocak ayında yapılan Davas zirvesinde başbakanımız oturumu yöneten moderatore birkaç kez One minute dedikten sonra Simon Perez’e donup, ‘sayın Perez benden yaşlısın sesin çok yüksek çıkıyor sesinin çok çıkması da bir suçluluk belirtisidir. Benim sesim sizin kadar yüksek çıkmayacak ama şunları da belirtmeden geçemeyeceğim dedikten sonra kendisine hitaben “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, plajdaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü çok iyi biliyorum, bana tankların üstüne çıkıp Filistin’e girince kendimi çok mutlu addediyorum diyen başbakanlarınız var’ diye belirtmiş akabinde Tevrat in hepimizin bildiği öldürmeyeceksin diyen 6.maddesini hatırlatıp bir daha da Davos a gelmem” diyerek oturumu terk etmişti. Yani başbakanımız İsrail’i ve zihniyetini çok iyi bildiğini kendince ortaya koymuştu. Hal böyle iken o tarihten sonra plajda öldürülen diye bahsi gecen çocukların üzerine atılacak misket bombalarının ve üzerine çıkılarak Filistin’e gidilecek tankların yapımına yardımcı olacağı değerlendirilmeden İsrail’e 2 milyar dolarlık ihale verilmiş, Güneydoğuda mayından arındırılacak verimli bölgenin mayından temizleme karşılığında 49 yıllığına İsrail’e verilmesi planlanmış ancak CHP’nin karşı ve dik durusuyla bu durum engellenmiştir.Türkiye Cumhuriyeti dünyanın 17. büyük ekonomisine, 3.büyük ordusuna sahip tarihi şanlı şerefli zaferlerle dolu büyük ve güçlü bir devlettir. Bütün bunların yanında, gerek bulunduğu coğrafi konum itibariyle ve gerekse kurulusundan beri üzerine oynanan oyunlar nedeniyle içeride ve dışarıda yeterli sorunlara sahiptir ve bu ülkenin başına hiç kimsenin yeni problemler açmaya hakki yoktur. Bu ülke hepimizindir ve bu ülkenin geleceği de hepimizin. Çocuklarımızın geleceğidir.
Bu ülke ve bu ülkeyi yönetenler dostunu düşmanını iyi tanımalı ve buna uygun davranmalıdır. Yüzyıllara dayanan bir imparatorluk tarihi ve bir asıra yaklaşan Cumhuriyet tarihi olan bir millet ve ülkenin her şeyden önce tutarlı ve yerleşik bir ıiş politikasının olması gerekmektedir. İsrail’in günlerce bağıra bağıra durduracağını hatta vuracağını belirtmesine ve İsrail’in bu konudaki sicilinin bilinmesine rağmen iyi organize edilmemiş, kendi başına buyruk ancak Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir organizasyonla insanlara İsrail Ruleti oynattırılmıştır.
Bu olay başımıza geçirilmiş ikinci çuval vakasıdır ve daha önce olduğu gibi yapanların yanına kâr kalmayacaktır. Dünyanın dikkatini Gazze’ye çekmek ve büyük devlet olmak için insanların ölmesi gerekmiyor. Eğer siz gerçekten büyük devletseniz bedeli ne olursa olsun bunu dosta düşmana hissettirirsiniz ve onlarda sizin başınıza çuval geçirmeden önce, geminize saldırıp katliam yapmadan önce başlarını önlerine koyup uzun uzun düşünmek ve bu isten vazgeçmek zorunda kalırlar. Ve ben artik başına çuval geçirilemeyen bir ülkenin vatandaşı olmak istiyorum, aksi halde ne tarih nede bu vatan için kanını akitmiş, canini vermiş ecdadımız bizi asla affetmez.
Bu arada üzülerek belirtmeliyim ki gemi katliamıyla birlikte ayni tarihte kaybettiğimiz 6 şehidimiz ve 7 yaralımız bu olayın gölgesinde kalmış, unutulup gitmiş ve başbakanımız dahil devlet büyükleri tarafından gemide ölen ve yaralanan insanlara gösterilen ilgi ve yakınlığın onda biri şehitlerimize ve ailelerine gösterilmemiştir. O şehitlerimiz ki orada vatani beklemek için kendi insiyatifleri dışında bulunmaktaydılar. Bu vesileyle tekrar şehitlerimize Allah tan rahmet, yakinlarina sabır ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Sağlıkla kalın...
- DXG
- Founder Ceo
-
Yaş : 37
Şuku : 2
Mesajlar : 302
Entry Puanı : 10124
Kayıt : 18/03/09
Bu yazıyı burda paylaş :
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz